| Oğluma çarpan sürücüyü bulun |
Merter'de şerit değiştiren bir otomobilin motosikletine çarpması sonucu motorundan fırlayıp sağ şeritte ilerleyen kamyonun altına düşen ve ezilerek yaşamını yitiren 18 yaşındaki İbrahim Mersin'in annesi, oğluna çarpıp kaçan sürücünün bir yıldır bulunamamasına isyan ediyor. Başbakan Erdoğan'ın "Kaçan sürücüyü bulun" talimatına rağmen bir sonuç alınamadığını belirten anne Ayşe Mersin, "Bu kazayı yüzlerce insanın görmesine rağmen oğluma çarpıp kaçan sürücünün bulunamamasını anlayamıyorum. Oğlumun yaşama hakkını elinden alan kişi elini kolunu sallayarak dolaşamaz. Bir yıldır her gün bu acıyı yaşıyorum" dedi. Mersin'in ölümünden bir yıl sonra, 3 Haziran Pazar günü kazanın olduğu Merter'de tepkilerini dile getirmeye hazırlanan aileye, motosiklet tutkunları da destek verecek.
Görgü tanıklarına göre İbrahim Mersin'e çarparak ölümüne neden olan Renault Kangoo sürücüsü kaçarak izini kaybettirdi. Ancak geride, kırılan sağ dikiz aynasını bırakmıştı. Acılı aile, ellerindeki tek ipucu olan aynanın üzerindeki numarayla araştırmaya koyuldu. Savcılık kanalıyla Renault'nun İtalya'daki fabrikasından aynadaki rakamlarla aracın kimliğinin tespit edilmesini istediler. Ancak bu numaralarla aracın tespit edilemeyeceği anlaşıldı. Yine savcılık talimatıyla Renault Genel Müdürlüğü, Türkiye'deki tüm yetkili servisleri uyarıp 3 ay içinde sağ dikiz aynasını değiştiren Renault Kangoo'ların listesini istedi. Ancak onlarca sayfa liste geldi ve aynanın servis dışında da değiştirilebileceği belirtilince bu yöntemden de sonuç alınamadı. OĞLUMUZU DEPREMDEN KORUMAK İÇİN GAZİANTEP’E GÖNDERMİŞTİK Kaçan sürücünün bulunamaması nedeniyle acılarının dinmediğini söyleyen anne Ayşe Mersin, gözyaşları içinde kazadan sonra neler yaşadığını şöyle anlattı: Marmara depremi olduğunda oğlumuzu korumak için Gaziantep'e gönderdik. Orada 2 yıl babaannesinin yanında kaldı. Oğlum İstanbul'a geldiğinde Eminönü'nde gözlük ithalatı yapan babasının yanında çalışmaya başladı. Liseyi bitirmiş, üniversite sınavına hazırlanıyordu. İşleri gereği sürekli yurt dışına gidip geliyordu. İbrahim’in bizden gizli motosiklet aldığını 3 ay sonra öğrendik. Babası çok kızdı. Hatta eşim o kadar çok korkuyordu ki, motora binmemesi için oğlunu pazar günleri bile çalıştırıyordu. İbrahim çok üzülüyordu, "Anne lütfen babama söyle, pazar günü olsun motoruma binebileyim. Askere giderken satacağım" diyordu. Ama bu acı olay meydana geldi. Kaza anında yüzlerce insanın orada olmasına rağmen, bu duyarsızlığa isyan ediyorum. Oğlum tekerleğin altında da mücadele etmiş, ayaklarını kaldırıp çırpındığını görmüşler. Kamyon şoförü geldi, “Vicdan azabı çekiyorum” diyerek cenazeye katıldı. Kaza sırasında elinden bir şey gelmediğini söyleyip af diledi. Ama o kaçan insan bunu yapmadı. O da durup çocuğuma yardıma koşsaydı 'Çocuğumu trafik kazasında kaybettim' derdim. Ama şimdi buna kaza diyemiyorum. DAMATLIK GİYDİRİP TOPRAĞA VERDİM Çocuğum ne mürüvvetini, ne de kendi çocuklarının büyümesini görebildi. Ben onu kefene saramadım. Çünkü muratsız gitti. Damatlık giydirip eline kına yaktırdım. Ellerini öpüp okşadım, üzerine kırmızı karanfiller döktüm. İnsanlar oğlumun mezarına kürekle toprak atarken, ben ellerimi elek yapıp toprakla üzerini örttüm. Çocuğumu bu şekilde yolcu ettim. "BAŞBAKANIM YARDIM EDİN" DİYE BAĞIRDIM 14 Eylül 2006'da Zeytinburnu-Güngören-Bağcılar Tramvay Hattı'nın açılışına Başbakan Erdoğan'ın geleceğini öğrenince hazırlık yaptım. Oğlumun fotoğrafını rulo yapıp, tören alanına gittim. Kalabalığı yararak ilerledim. Barikatların üstüne çıkıp fotoğrafı açtım, "Sayın Başbakanım oğlumun katilini bulmama yardım edin" diye bağırdım. Polisler bir anda beni aşağı indirirken elimdeki fotoğraf yırtıldı. Dayanamayıp ağlamaya başladım. Bu sırada yanıma Başbakan'ın bir koruması geldi. Konuyu öğrendikten sonra beni makam aracının yanına götürdü ve törenden sonra Başbakan'la burada görüşebileceğimi söyledi. Başbakan konuşmasını bitirdikten sonra Vali ile birlikte makam aracına doğru yürümeye başladı. Bu sırada korumalar etten duvar örünce ben gerilerde kaldım. Ben de "Sayın Başbakanım size kastım yok, ben evladım için buradayım" diye bağırmaya başladım. Başbakan beni gördü ve "Bırakın hanımefendi gelsin" dedi. Hemen Başbakan'ın önünde diz çöktüm ve "Çocuğumu trafik kazasında kaybettim, ona çarpanı bulamıyorum. Yüreği yaralı bir anne olarak önünüzde diz çöküyorum. Bana yardım edin" dedim. O da elimden tutup beni kaldırdı. Çocuğumun yırtık fotoğrafını alıp inceledi. Ben kazayı anlatıp, 'Elimizde sadece dikiz aynası var' dedim. Başbakan, Vali Muammer Güler'e dönerek, 'Hanımefendinin oğluna çarpan sürücüyü bulun' dedi. Vali Güler de elimdeki fotoğrafı alıp Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'a verdi. Cerrah da Bağcılar Emniyet Müdürü'ne, "Başbakan'ın emridir. Bu konuda gereken her şey yapılacak" dedi. Bağcılar Emniyet Müdürü ile Bahçelievler Karakolu'na giderek bilgileri inceledik. Gerekli araştırmayı yapacaklarını söyleyip telefon numaramı aldılar. Ama bir daha arayan soran olmadı. Tek isteğim görgü tanıklarının bildiklerini anlatması. Oğlumun yaşama hakkını elinden alıp elini kolunu sallayarak dolaşamaz. Ben onu asla affetmem. Bir senedir her gün bu acıyı yaşıyorum. Ailenin avukatı Yüksel Can: Kaza anında Renault Kangoo'nun sağ dikiz aynası koparak yere düşmüş. Aynanın üzerindeki E1-010399-201634 seri numarasından aracı tespit edebileceğimizi düşündük. Kangoo üretimininin yapıldığı İtalya'daki fabrikadan bilgi aldık. Ayna üzerindeki numarayla aracın kimliğini tespit edilemeyeceği belirtildi. Savcılık kanalıyla harekete geçen Renault Mais yetkilileri, Türkiye'deki tüm yetkili servislerden kaza tarihinden 3 ay sonrasına kadar geçen sürede ayna değiştiren özellikle Kangoo model araçlarla ilgili bilgi istedi. Sayfalarca liste geldi. Ayrıca aynanın servis dışında herhangi bir yerde değiştirilebileceği belirtilince bu girişimden de sonuç alamadık. Adalet mekanizmasının yavaş işlemesi de sonuca ulaşamamıza neden oldu. Polis, çevredeki güvenlik kameralarını incelemek konusunda da elini çabuk tutmadı. Olay yerindeki bir fotoğrafçının güvenlik kamerasının kazayı görüntüleyebileceğini düşündük. Gidip işyeri sahibiyle görüştüğümüzde görüntülerin 48 saatte bir silindiğini öğrendik. Polis araştırmasını hızlı sürdürseydi güvenlik kamerasına takılan görüntüler işimize yarayabilirdi. SAVCIDAN TAKİPSİZLİK KARARI Bir ihbarı değerlendiren polis, beyaz renkli bir Kangoo'nun sahibi C.K. isimli kişiye ulaştı. C.K., ifadesinde aracını kazadan bir yıl önce Y.A. ve A.A'ya sattığını söyledi. Ancak Y.A. ve A.A.'ya ulaşılamadı. Soruşturmayı yürüten Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı, şüphelilerin bu suçu işlediğine dair yeterli delil elde edilemediğini belirterek, 'kovuşturmaya yer olmadığına' karar verdi. 22 Ocak 2007'de tarafımıza tebliğ ettiği takipsizlik kararında da Y.A. ve A.A.'nın isimlerinin önünde 'Adresi bilinmiyor' yazıyordu. TÜRKİYE'DE 122 BİN KANGO VAR 1998 yılından itibaren Türkiye'de 122 bin 417 adet Kangoo satıldığını kaydeden Renault Mais yetkilileri, 2006 yılında satılan Kangoo'ların yüzde 36'sının beyaz olduğunu belirtti. ORTAK TEPKİ PAZAR GÜNÜ SAAT 14.00’TE MERTER’DE Başta www.motosikletclub.com olmak üzere motosiklet siteleri de, pazar günü Merter’de yetkililere ve görgü tanıklarına seslenecek Mersin Ailesi'ne destek için çağrıda bulundu. Mersin Ailesi’ni acısını paylaşan Motosiklet tutkunları, bir daha böyle olayların yaşanmaması için 03 Haziran Pazar günü saat 14.00’te Merter'deki McDonald's önünde toplanıp tepkilerini dile getirecek. Birbirlerine çok düşkün anne oğul, mutlu günlerinde... Haziran 2006. Kazadan bir hafta sonra acılı ailenin isyanı. Oğlunun ölümüyle yıkılan baba Hasan Mersin, kazadan sonra saçını ve sakalını hiç kestirmedi. Her gün işyerine siyah elbise ile gitti. Ailesi ve yakınlarının ısrarıyla 3 ay önce saçını ve sakalını kısalttı... Motosiklet tutkunları, kazadan bir hafta sonra yapılan eylemde acılı aileye destek oldu... |
Yorumlar
Yorum Gönder